SEVR ANTLAŞMASI
Osmanlı devletinin İtilâf devletleriyle yaptığı barış antlaşması (10 Ağustos 1920). Amerika'nın savaşa girmesiyle
kuvvetlenen İtilâf devletleri karşısında İttifak devletleri barış istemek zorunda kaldı. 30 Ekim 1918'de Osmanlı devletiyle
İtilâf devletleri arasında Mondros mütarekesi imzalandı. Bundan sonra İtilâf devletleri, osmanlı devletini paylaşmak
amacıyla Paris'in banliyösü olan Sevr'de (Sèvres) bir barış konferansı topladılar. Osmanlı devletini paylaşmak amacıyla
Paris'in banliyösü olan Sevr'de (Sèvres) bir barış konferansı topladılar. Osmanlı devletine delegelerini 10 mayısta Sevr'e
göndermesi bildirildi. Konferansta Osmanlı devletini eski sadrazamlardan Tevfik Paşa'nın başkanlığında dahiliye nazırı
Raşid Bey, maarif nazırı Fahreddin Bey, nafia nazırı Cemil Paşa'dan meydana gelen bir heyet temsil etti. Osmanlı devletinin
Paris Barış konferansına çağrılmasından sekiz gün sonra Mustafa Kemal tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi
hükümetinin kurulduğu bütün Avrupa devletlerine duyuruldu. Bu duyuru Osmanlı devletiyle yapılacak bir barışın
Türk milleti tarafından kurulan bağımsız devlete bir etkisi olmayacağını ortaya koyuyordu. İtilâf devletleri Ankara'da kurulan
Büyük Millet Meclisi hükümetini bu bildiriye rağmen konferansa çağırmadılar. Paris'e giden Osmanlı delegelerine barış şartları,
11 Mayıs 1920'de bildirildi. Heyet başkanı Tevfik Paşa çok ağır olan bu şartları reddetti. "türkiye bağımsız bir devlettir,
bu şartları kabul edemeyiz" diyerek görüşmeleri kesti. Bunun üzerine 22 haziranda saldırıya geçen yunan kuvvetleri Balıkesir, Bursa ve Uşak'ı işgal etti. Tevfik Paşa yerine başdelegeliğe sadrazam Damat Ferid Paşa getirildi. 25 Haziranda, Ferid aşa, Osmanlı devletinin şartlarını İtilâf devletlerine bildirdi. İstanbul hükümetinin şartlarını bildirdi. İstanbul hükümetinin şartlarını bir konferansta görüşen galip devletler, önce olumlu veya olumsuz bir cevap vermediler. Bir süre cevap bekleyen Osmanlı heyeti, 14 temmuzda İstanbul'a geri döndü. 17 temmuzda o zaman Fransa'yı temsil eden Millerand, barış konferansı adına Osmanlı teklifine cevabı verdi. Kendi saltanatını koruma düşüncesinde olan Mehmed VI Vahideddin, tahtını da kaybedereceği korkusuyla kendi başkanlığında İstanbul hükümetine bağlı bütün devlet ileri gelenlerinin katıldığı bir Saltanat konseyi topladı. Bu konsey, İtilâf devletlerinin şartlarının kabul edilmesine karar verdi. Ayandan Bağdatlı Hamdi Paşa'nın başkanlığında Paris'e Rıza Tevfik, Bern büyük elçisi Reşat Halis delege olarak gönderildi. Bu delegeler Sevr antlaşması genel olarak 12 kısımdan meydana gelir:
Milletler Cemiyeti Sözleşmesi. Bu kısım Birinci Dünya savaşı sonunda İtilâf devletlerinin yenilgiye uğrayan
devletlerle yaptıkları barış anlaşmalarının hepsinde vardır;
Sınırlar, Rumeli Osmanlı sınırı; genellikle İstanbul ve sınırları dışında kaan yerler Yunanlılara verilecekti.
Güney sınırı, Mardin, Urfa, Gaziantep ve Osmaniye'nin kuzeyinden geçecek. Doğuda bir Ermenistan devleti kurulacak,
bunun sınırın tayini ABD cumhurbaşkanı Wilson'a bırakılacaktı. Boğazlar bölgesi, bütün Rumeli, Anadolu'da İzmit,
Bursa'nın kıyılarını içine alıyor, Edremit'te sona eriyordu. İtalyan nüfuz bölgesi Silifke, Ulukışla, Niğde, Aksaray,
Akşehir, Afyon, Tavşanlı ve Balıkesir; Fransız nüfuz bölgesi: Diyarbakır, Harput, Sıvas olarak tespit edildi. Buralarda
her türlü yetki ve iktisadî çıkarlar, adı geçen devletlere aitti;
Siyasî hükümler:
a) İstanbul: Türkiye, Sevr barış antlaşmasına uyarsa İstanbul Türklerin elinde kalacak, yoksa Türklerden alınacaktı;
b) Boğazlar, ayrı bayrağı, bütçesi ve teşkilatı olan bir komisyonun yönetimine girecek ve bu bölgedeki Osmanlı
jandarması, müttefik işgal kuvvetlerine bağlanacaktı;
c) Kürdistan, Sevr barış antlaşmasının uygulamaya konulmasından bir yıl sonra, doğudaki Kürtler ayrı bir devlet kurmak
isterlerse, türkiye buna razı olacaktı;
d) İzmir: İzmir, Kırkağaç, Akhisar, Ödemiş, Tire, Söke dolayları resmen Osmanlı hükimiyeti altında kalacak, İzmir'deki
istihkâmlardan birine Osmanlı bayrağı çekilecekti. Fakat Osmanlı devleti, buradaki hâkimiyetinin yürütülmesini
Yunanistan'a bırakacaktı. Bu antlaşmanın uygulamaya girişinden beş yıl sonra mahallî parlamento, bölgenin Yunanistan'a
kesin olarak katılmasını isteyecekti;
e) Tabiiyet (uyrukluk), herhangi bir Osmanlı vatandaşı hiçbir kayda bağlı olmadan İtilâf devletlerinin uyruğuna girebilecekti;
Azınlıkların korunması, Azınlıklar, her derecede okul veya sosyal, dinî ve buna benzer kuruluşlar meydana
getirmekte serbestti. Osmanlı hükümeti bunlara karışamayacaktı. Osmanlı hükümeti bütün azınlıkların din ve eğitim
bağımsızlığına uyacaktı. Antlaşmanın bu kısmının uygulanmasını sağlamak için İtilâf devletleri her türlü tedbiri almakta
serbestti;
Askerî hükümler, Türkiye, ancak padişahın muhafızı olarak 700, jandarma olarak 35 000, jandarmayı takviye
olarak 15 000 kişilik bir kuvvet bulunduracaktı. Jandarma teşkilâtında top bulunmayacak, makineli tüfek kullanılabilecekti.
Jandarma kıtaları lejyon denilen kısımlara ayrılacak, her lejyon belli bir bölgede görev yapacaktı. Ayrıca savaş gemisi olarak
600 tonilatodan küçük 13 gambot ve torpido kullanılacaktı. Her türlü uçak kullanılması ve askerî amaçla tahkimat yapmak
yasaklanmıştı;
Malî hükümler, Müttefikler, Türkiye'nin malî durumunu daha iyi düzenlemek amacıyla bir komisyon meydana
getireceklerdi. Bu komisyonun uygun görmediği hiç bir malî tedbir alamayacaktı. Gümrükler genel müdürü, komisyon
tarafından tayin edilecek ve görevinden alınabilecekti. Türkiye'nin 1 600 ton ve burdan daha büyük hacimdeki gemileri
müttefiklere teslim edilecekti;
İktisadî hükümler, Kapitülasyonlardan yararlanma hakkı bütün İtilaf devletleri tebaasına açık olacaktı.
Sevr antlaşması Anadolu'da başlamış olan Kurtuluş Savaşı'nın başarıya ulaşması sonucu yürürlüğe konulmadı.
"Atatürk'ün Hayatı" sayfasına geri dönüş